Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (Kesk)'nun Memurlar Net'e Cevabı
Değerli MEMURLAR NET yetkilileri,
Sitenizde “Memurlar, 4/C'ye Mi Geçiriliyor?” başlıklı yazı bizce de Memurlar Net’e yakışmamaktadır! Yazının bütünü okunduğunda adeta hükümet sözcülüğünün hazırladığı bir açıklama olduğu izlenimi uyandırmaktadır. Gerçi Torba yasa gündeme geldiği günden beri sitenizde tasarıyı olumlayan bir yaklaşım sergilediniz. Olabilir. Ancak bizler sizin gibi düşünmüyoruz. 2 milyon kamu emekçisinin de sizin gibi düşünmediğine inanıyoruz. Burada daha çok adı geçen başlıkla yayınladığınız yazıya ilişkin görüşlerimizi belirtmek ve gerçeği ifade etmeyen bazı hususların altını çizmek istiyoruz.
1- Yazıda yer alan ve 3 Şubat 20011 tarihinde yaptığımız eylemi kast ederek “grup içinde yer alan kimi illegal bazı grupların polise taşlı saldırısı sonrasında, çok sayıda kamu çalışanı hem Ankara soğuğunda ıslanmış hem de biber gazına maruz kalmıştır.” tespiti doğru olmadığı gibi güvenlik güçlerinin haksız, hukuk dışı ve kamuoyunda da büyük tepki toplayan saldırısını aklamaya dönüktür. Zaten AKP’nin 8 yıllık iktidarı boyunca muhalif kesimler, politikalarına karşı demokratik tepkilerini ifade edenler “illegal örgüt mensubu” ya da illegal kişi/kişiler olarak lanse edilmeye çalışıldı. Kısa süre önce öğrencilere karşı güvenlik güçlerinin kullandığı şiddet sonrasında yapılan açıklamalar hatırlanacaktır. 3 Şubat’taki gaz bombaları, biber gazı, cop ve tazyikli su ile yapılan müdahale sonucu yaralanan arkadaşlarımız hala tedavi görmekte olup hiçbiri “illegal örgüt” mensubu değildir. Yıllardır anti demokratik uygulamalar hep bu bahane ile yapılır ve haklı gösterilmeye çalışılır. Sitenizde de bu yaklaşımın esas alınması üzüntü vericidir. Değerlendirmelerinizde ne kadar objektif olduğunuz konusunda da daha baştan soru işareti uyandırmaktadır. Bu tespit -5 derece soğukta üzerilerine su sıkılan emekçilere ikinci bir soğuk duş etkisi yapmıştır.
2- Yazının 2. maddesi norm kadro fazlası 50 bin işçinin diğer kurumlara aktarılması hususuna ilişkindir. Değerlendirmenizin Hükümet değerlendirmesi ile tamamen aynı paralelde olduğu görülmektedir. Oysa belediyelerde çalışan norm kadro fazlası işçilerin rızaları alınmaksızın Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarına gönderilmeleri ve beş iş günü içerisinde işe başlamazlarsa işlerine son verilecek olmasının işçilerin geçim sıkıntısına nasıl bir çare olacağı hususu yazınızda es geçilmiştir. İnsanları oradan oraya, adeta sürgün etmeyi hangi gerekçeyle savunduğunuzu anlamak mümkün değil. Sendikaların bunu dile getirmelerini üye kaybıyla açıklamanız AKP’nin muhalefeti etkisizleştirme ve gerçekleri çarpıtması ile örtüşmektedir. Belli bir yere yerleşmiş, çocuklarının arkadaşlarına ve öğretmenlerine uyum sağladığı, eşlerin buna uygun olarak konumlandığı bir durumda bu uygulamanın aileleri nasıl parçalayacağına hiç değinmemiş olmanızı da manidar buluyoruz. Eğer sizin ve hükümetin iddia ettiği gibi düzenleme ile “zaten hali hazırda işçi ve memurlarının maaşlarını ödeyemeyen belediye”lerin sorunu böylece çözülecekse, buna hiç gerek yoktur. Hükümet yetkisini kullanarak ve gerekli düzenleme yaparak maaşların ödenmesini sağlayabilir. Kaldı ki, söylediğinizin aksine birçok belediye işçiye ihtiyacı varken alamıyor ve hizmetleri çok sınırlı personel ile yapmak zorunda kalıyor. Yine, “Devre konu işçiler bakımından devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devralan kurum sorumlu tutulamaz” ibaresi ile işçilerin belediyelerden mevcut alacaklarına dair bir yeni düzenleme de yapılmamakta, işçilerin mağduriyetleri sürdürülmektedir. Kaldı ki, 170. maddenin 7. fıkrasında yer alan “Bu madde kapsamında işçi nakleden mahalli idarelerin nakil sonrasında oluşan işçi sayısında beş yıl süreyle artış yapılamaz” ibaresi hükümetin açıklaması ile çelişmektedir. Eğer yerlerine zaten işçi alınamayacaksa bu hüküm neden kanunda yer almaktadır? Ayrıca kanun tasarısının ilgili maddesinde “bu ayrılacak işçiler gerekçe gösterilerek ilave hizmet alımı yapılmasına müsaade edilmeyecektir” gibi bir düzenleme yoktur. Hizmet alımının yolu açık tutulmaktadır. Düzenlemede taşeron çalıştırma teşvik edilmektedir. Oysa yapılması gereken belediyelerdeki mevcut taşeron işçi çalıştırma uygulamasına son verip kadrolu ve insan onuruna yaraşır iş koşullarının sağlanmasıdır.
3- “Torba tasarının hiç bir yerinde, memurların 4/C'li yapılacağına dair bir düzenleme yer almamaktadır” iddiasında bulunmaktasınız. Ancak düzenleme dikkatle incelendiğinde görülecektir ki, “kurumlarda atama imkânı olmayan memurların”, “yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait malî haklardan ve sosyal yardımlardan yararlanmaya devam” edeceği belirtilirken, “yeni bir kadroya” atandıklarında akıbetlerinin ne olacağı tam olarak açıklanmamaktadır. 657 sayılı DMK’nın 4-C maddesi yukarıda belirtilen işlemin bizzat yapıldığı bir düzenlemedir. Özelleştirilen kamu işletmelerindeki kamu işçileri, 4-C kadrosuna geçene kadar özlük haklarını ve ücretlerini tam almış daha sonra işçilerin 4-C’ye geçirilmesi ile ücret ve özlük haklarında yarıdan fazla kayıp yaşanmıştı. Düzenleme 4/C uygulamasının yaygınlaşmasına neden olacaktır. Elbette hükümet ne madde gerekçesinde ne de düzenlemede bunu söylememektedir. Tıpkı “18 yaşından küçük sigortalılar için prime esas aylık kazanç alt sınırı, yaşlarına uygun asgari ücret tutarına çekilecek” ifadesinin anlamının arka planında yatan gerçek gibi! “Asgari ücret yaş sınırı 16’dan 18’e çıkarılacak” deseler okuyan herkes bunun anlamının Türkiye’de çalışan yaklaşık 250 bin gencin, geçmiş yıllara göre ortalama 85 TL daha az ücret alması anlamına geleceğini anlayacak ve tepki gösterecekti. Bu nedenle niyetlerini gizleyecek ve amaçlarının gerçekleşmesini sağlayacak ifadeleri kullandılar. Hükümeti icraatlarından ve yasa tekniklerinden biliyor, tanıyoruz ancak sitenizin bunu göremeyecek bir durumda olmadığına inanıyoruz. Buna rağmen yasayı can siperane savunmanızın ardında ne olduğundan emin olmasak da emekçileri savunma gibi bir niyetten kaynaklanmadığından eminiz.
4- Uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma veya evde çalışma gibi esnek istihdam biçimleri ile iş güvencesi zaten yan yana olamayacak şeylerdir. Ancak yazınızda da görüleceği üzerine yaklaşımınız tamamen liberalizme duyulan inancın ve muhafazakar bakışın sonucudur. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu yayınlarında da bu tür değerlendirmelerin çok daha kapsamlısını görmek mümkün. Sanırız siz de Çalışma Bakanı gibi oralardan esinlenmişsiniz! Ancak bu bakış açısının vardığı nokta 2008 yılında patlak veren ve bir şekilde devam eden krizler, işsizlik ve yoksulluktur.
5- Torba yasadaki “Memurun onayı dışında yapılacak” görevlendirme ile çeşitli nedenlerle “istenmeyen” personelin başka kurum ve illere gönderilmesinin önü açılmaktadır. Torba yasa içindeki bu ve benzeri düzenlemeler ile özellikle KESK’e bağlı sendikaların üyelerinin sık sık karşı karşıya kaldığı sürgünler yasal bir içeriğe kavuşturulmaktadır. Aynı zamanda mücadeleci sendikalara üye kamu emekçilerine gözdağı verilerek, memurların kendilerini güvencede hissedebilmeleri için yandaş sendikalara yönlendirilmesi sağlanmaktadır. Nitekim 8 yıllık AKP döneminde uygulamalara en çok tanık olan, mağdur olan konfederasyonumuz üye ve yöneticileridir. Yapılan sürgünlerde de benzer gerekçeler ileri sürülmektedir. Ancak bu tür uygulamaların neredeyse tümü yargıdan döndü. Hükümet şimdi yasa ile durumu hukuki bir zemine oturtmak istemektedir. Hepimiz biliyoruz ki, eğer bir yerde ihtiyaç varsa, bu ihtiyaç memurun isteği dışında ve farklı kurumlardan atama ile değil boş kadroların doldurulması ya da kadro tahsisi ile giderilebilir.
6- Yazınızın sonunda torba yasayı eleştirme nedenimizi “KESK'in toplu görüşmelerde varılan mutabakat maddelerini önemsiz kılma gibi gerekçelerle hareket ettiğimiz” şeklindeki değerlendirme ile açıklamanız tamamen subjektiftir. Birincisi; torba yasayı eleştirmezsek bile mutabakat metinlerinin ne kadar karşılık bulduğu, hükümetin ne kadar dikkate aldığı ortadadır. Kaldı ki, torba yasada “olumlu” diye sunulan maddelerin çoğu 2004 yılındaki mutabakat metninde var olan, KESK’in de katıldığı toplu görüşmelerde hükümetin söz verip de yıllardır gereğini yapmadığı maddelerdir. Toplu görüşmeleri ve mutabakat metinlerini hükümet ciddiye alsaydı bugüne kadar altına imza attığı metinlerin gereğini yapardı. Hükümetin yapacağını taahhüt ettiği ve mutabakat metinlerinde altında imzası olduğu daha onlarca madde sözkonusudur. İkincisi, kamu emekçilerinin hak ve çıkarları toplu görüşmelerle değil grevli toplu sözleşme düzeniyle sağlanır ve korunur. Anayasanın 90. maddesi gereğince ILO ve diğer uluslar arası sözleşmeler ve AİHM kararları ile güvence altına alınan grevli toplu sözleşme hakkımızı bugüne kadar engelleyen de AKP hükümetidir.
Açıklamamızı sitenizde, aynı yerde yayınlayacağınıza olan inancımızla çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Saygılarımızla KESK YÖNETİM KURULU
Haberimizi Paylaşmak için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder
Değerli ziyaretçilerimiz sitemizde yorumlarınızın yayınlanabilmesi için yapılan yorumların konu ne olursa olsun hakaret veya beddua içermemesi gerekmektedir. Bu tarz söylemler cevap hakkı doğurmakta sitemizi zan altında bırakmaktadır. Kesinlikle hakaret veya beddua içeren yorumlar yayınlanmıyacaktır. Yorum yayınlanma süresi 1 saat ile 1 gün arasında değişmektedir.