Diktatörlük Belgesi - Şükran Sonerin Yazısı
Şaka gibi, aradan bir yıl geçmiş; Ankara’nın bugünkü ile kıyaslanamayacak, karlı, buzlu, ayaz kış günlerinde kentin göbeğinde gerçekleştirilen büyük Tekel işçileri direnişinin başlangıcının birinci yıldönümündeyiz. Etkinliği, pasifliği, barışçıllığı, en çok da insanın direnme, dayanma gücüyle işçi sınıfının büyük sınavı, tek örnek, Tekel işçilerinin sokakta oturarak gerçekleştirdikleri 78 günlük direniş, haklılıklarının kanıtı bir mahkeme kararı ile askıya alınmıştı.
Erdoğan hükümetinin dünyada örneği, hukukta yeri olmayan, şifre gibi anlaşılmaz “4-C uygulaması”nın anayasaya, işçinin çalışma hakkına aykırılık iddiası mahkemece ciddiye alınmış, konu Anayasa Mahkemesi’ne kadar uzanmıştı. Gelin görün ki konu çok acil çözüm beklerken, Anayasa Mahkemesi’nden karar çıkmıyor, Erdoğan hükümeti de soruna çözüm getirecek, yasalara uygun yeni bir uygulama için adım atmıyordu.. Durumları, gelecekleri askıda, beklentide yaşadıkları kentlere dönen işçiler, gözden gönülden ırak kamuoyunun ilgi alanı dışına düştüklerinde, durağan gelişmeler gözden uzak yaşanır oldu...
Dünün güncel haberleri içinde, Anayasa Mahkemesi’nin referandum sonrası değişen yapılanmasında, karar almaya ilişkin ortaya çıkan belirsizlikle bağlantılı yasal düzenleme gerçekleşene kadar dava dosyalarını bekletme için centilmenlik kararı aldığını öğrendik. İşçilerin nefeslerini tutmuş bekledikleri “4-C” dahil birçok önemli karar, yeni yapılanmada karar almaya ilişkin yasal düzenleme olmadan karara bağlanmayacakmış. Anayasa Mahkemesi kararlarının tartışılabilirliği üzerine haklı bir gerekçe, önlem olabilir. Ya kararı beklenen davalar üzerinden, hele de “4-C”yi bekleyen sadece Tekel değil, özelleştirmeler kapsamındaki on binlerce işçi için öyle mi?
***
Şimdi size şifreli gibi gelen Erdoğan hükümetlerinin Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş dosya içindeki son “4-C” kararnamesinin yürürlük süresinin zaten bu yıl sonu olduğunu söylersem ne diyeceksiniz? Tekel işçilerinin kamuoyunun büyük desteğini aldıkları günlerde Başbakan Erdoğan’ın kameralar karşısında “sürekli, sözleşmeli iş” sözüne ne bakıyorsunuz? 4-C uygulaması, geçici çalıştırmaya ilişkin sözleşmeler bir yıllık Bakanlar Kurulu kararları olarak düzenleniyorlar. Yıl sonunda yürürlük süreleri tamamlanıyor. Tekel işçilerinin direnişine yol açan kararname de, bu yılın sonunda yürürlük süresini tamamlamış olacak. Başbakan’ın sürekli iş vaadinin anlamına gelince;
Keyfe keder, vicdanına kalmış bir durum. İsterse bir yıl sonrası için, koşulları aynı, ya da daha geride yeni bir kararname ile iş sağlar, istediği kadar işçiyi kapsayacak biçimde sağlar. İstemezse topu birden sokakta kalırlar. Daha önceki 4-C statüsünde çalıştırmalar için de bu hep böyle olmuş. Özelleştirilen işyerlerinin ortada kalan işçileri 4-C statüsünde işe alınmışlarsa, her yıl sonunu yürekleri ağızlarında beklemişler. Kimileri için yeniden yeni sözleşme ile iş kapıları açılmış, kimileri için açılmamış. Kimi yıllar 9-10 aylık farklı süreler çalışmışlar. Arada 1-2 ay işsiz kalmışlar. Ücretleri bile inip çıkarak değişmiş. Zaten Tekel işçilerinin büyük direnişine yol açan da, toplusözleşmeli kazanılmış ücret, çalışma haklarının tümünü kaybetmeleri ile sınırlı değildi. En çok bu belirsiz, sadaka düzeni çalıştırmaya, sonradan sokakta kalmaya, geleceklerinin bir kararname, Başbakan’ın keyfi ve iradesinde olmasına isyan etmişlerdi.. Eylem 10 aylık çalıştırma süresinin 11 aya çıkmasını ancak sağlamıştı. Gerisi palavra...
***
Şimdi daha da garabet bir durum var; yargının yürütmeyi durdurma kararı bağlantılı Tekel işçilerinin eski statülerinin geçici devamı gündeme geldikten sonra aylar geçince, pek çok hukuksal boşluk birden ortaya çıkmış oldu; zaten yıl sonunda süresi sona erecek kararname üzerinden sonradan verilecek kararın hukuksal değeri, anlamı ne olacak? Hükümet yeni yıla dönük olarak yeni koşullarda yeni bir 4-C statüsü kararnamesi çıkarırsa işler daha bir sarpa saracak; mahkemenin eskisi üzerinden açılmış davada vereceği karar, yeni kararname olsa da olmasa da işçilerin gelecek iş güvencelerinde nasıl bir belirleyici rol oynayacak? En önemlisi on binlerce işçinin durumları, çalışma hakları ne olacak?
Artık Anayasa Mahkemesi yapılanması, referandum sonrası kadrolaşması iktidarın belirleyiciliğinde, ağırlığında.. Ne ölçekte evrensel çalışma ilkeleri, ILO sözleşmeleri, anayasal hukuk düzeni duyarlılığı geçerli kalacak? Aslında var olan hukuk karmaşasında kararlar ne olursa olsun, bir iktidarın kararname ile yürürlükteki işçi çalıştırma yasal düzenlemeleri dışında işçi çalıştırması, iktidarın çalışma hakkına yönelik sivil diktatoryal müdahalesi anlamında bir durum. Özel sektörün keyfi, yasalar dışında, kayıt dışı işçi çalıştırmasından çok farklı bir tabloyu yansıtmıyor...
Türk-İş’in susturulması, medyanın baskı altında sansürü, Tekel işçilerinin sil baştan direnişlerinin haklılığını ortadan kaldırmıyor...
Haberimizi Paylaşmak için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder
Değerli ziyaretçilerimiz sitemizde yorumlarınızın yayınlanabilmesi için yapılan yorumların konu ne olursa olsun hakaret veya beddua içermemesi gerekmektedir. Bu tarz söylemler cevap hakkı doğurmakta sitemizi zan altında bırakmaktadır. Kesinlikle hakaret veya beddua içeren yorumlar yayınlanmıyacaktır. Yorum yayınlanma süresi 1 saat ile 1 gün arasında değişmektedir.