Bir Direnişin Anatomisi
ANKARA NAZIM HİKMET KULTUR MERKEZİ, ÜLKEYİ AYAĞA KALDIRAN TEKEL EYLEMLERİNİN BELGESELİNİ ÇEKTİ
Bir direnişin anatomisi Delik çadırlar, panzerler, göz yaşartıcı bombalar ve polis şiddeti. Geçen yılın en çok konuşulan gündem maddelerinden Tekel Direnişi, bu kez, tüm süreci direnişçilerle yaşayan Ankara Nâzım Hikmet Kültür Merkezi sanatçılarının gözüyle beyazperdede. 15 Aralık 2009'da başlayıp, Nisan 2010'a kadar süren Tekel İşçi Direnişi, kimilerine göre Türk tarihinde önemli bir dönemeç. 4 Şubat'ta tüm Türkiye'ye yayılan eylem, 1980 sonrası Türkiye'sinde görülmüş en büyük toplu iş bırakma , eylemi olarak biliniyor. Tekel'in özelleştirilmesi sonucu 10 bin 818 işçiden, 8 bin 247'sinin iş akti feshedilmişti. Bu durum sadece Tekel İşçileri tarafından değil, ülkenin dört bir yarımdan tepkiyle karşılandı. Birçok kez, onlara destek olmak için ülke çapında iş bırakma eylemleri yapıldı. Direnişin yarattığı etkiden yola çıkan Ankara Nâzım Hikmet Kültür Merkezi sanatçıları, bütün eylem süreci ve somasını çadırlarda işçilerle geçirerek, bir belgesel hazırlamaya karar verdi. Kızını kaybeden baba, yolda ezilen işçi, açlıktan kıvranan anne; bir de onların gözünden beyazperdeye aktarıldı. Kasım başından beri gösterilen 'Hep Sizi Beklemiştik' için 10 kişilik ekip adına Selahattin Akdağ ile görüştük.
Hürriyet, Mehmet ÖZDOGAN
Direnişin böyle bir etki uyandırmasını neye bağlıyorsunuz?
- Tekel direnişi, hep biliyoruz; toplumcu dünya görüşüne, hak mücadelesine, eşitlik ve özgürlüğe inancın zayıfladığı bir döneme denk geldi. Hep söyleniyor; 1989 Bahar Eylemleri ve 1991 Zonguldak Yürüyüşü'nden bu yana, Türkiye işçi sınıfının bu boyutlarda bir direnişi ile karşılaşmamıştık. Çeşitli yerelliklerde, kitleselleşmekten uzak, sınırlı alanlara müdahale iddiasmda olan direnişleri biliyorduk. Belgeselci olarak değil ama örgütlü bireyler olarak bu tür eylemlerin de destekçisi olduk hep. Ancak Tekel direnişi bambaşkaydı. ü 78 gün boyunca hep onlarla beraber miydiniz? - Aslında Ankara'ya geldikleri 15 Aralık gününden itibaren hep Tekel işçilerinin yanındaydık. AKP Binası önünde, AKP Genel Merkezi'nden Abdi İpekçi'ye yaklaşık 20 kilometre yürütüldükleri uzun güzergâhta, Abdi İpekçi Parkı'nda... 17 Aralık günü polis saldırısı olduğu zaman da oradaydık. Gaz bombaları, joplar, basınçlı sular görmüştük. Yıllardır 1 Mayıs'ta Taksim'e girebilmek isteyenlerin yaşadıkları aklımızdaydı. Gaz, basınçlı su ve cop, emek mücadelesinin olmazsa olmazı gibi geliyordu bize... Bu araçların kitleleri yıldırdığına da tanık olmuştuk. Ama itiraf edelim, 17 Aralık 2009 gecesi Türk-İş önüne gelen TEKEL işçilerinin, sloganlarla haykırdıkları kararlılık, bu kez, her şeyin çok farklı yöne akabileceği umudu doğurdu hepimizde.
ONLARIN KAVGASI BİZİM KAVGAMIZDI
Biraz o süreci sanatçı gözüyle anlatabilir misiniz?
- Biz de işçi arkadaşlarımızla, yoldaşlarımızla birlikte umutlandık, üzüldük, haykırdık, heyecanlandık, kızdık, hüzünlendik, sevindik. Onların umudu bizim umudumuz, kavgası bizim de kavgamız oldu.
Peki 'belgeselci tarafsız olmalı' tezine aykırı değil mi bu?
- Namlı belgeselcilerin, 'belgesel gerçeğe tarafsız yaklaşmalı' savı, bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Yaşam siyasettir, siyaset sınıf kavgasıdır ve bu Kcısım'ın başından beri gösterimde olan 'Hep Sizi Beklemiştik' Ocak ayına kadar İstanbul ve İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezleri'nde ücretsiz olarak gösterilecek. kavga taraf olmayı gerektirir. Doktor da olsanız, tuhafiyeci de, avukat da olsanız, nalbur da, durum değişmez. Yaşıyorsanız, tarafsınızdır.
AKP milletvekillerinden kimseden görüş alınmaması da bu sebepten mi?
- Yani AKP milletvekillerine, bakanlarına gidip röportaj almaya çalışmadık. O kadar çok konuşmuşlardı ki onlar, kulaklarımız sesleri ile doluydu. Büyük basın onların ermindeydi; ekranlar, gazete sayfaları, dergi kapakları... İşte bu nedenle, Tekel direnişi ile ilgili, yaşama soldan bakanların yaptığı tüm filmler önemli. Bizim hazırladığımız belgeseli de, bu bağlamda okumak gerekiyor. Yaptığımız iş, bundan sonraki sınıf mücadelelerine, Tekel'i doğru eksene oturtup anlatarak, ufak da olsa bir katkı koyarsa, işte o zaman amacına ulaşmış olacak.
ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK
Özel bir kurgu var mı filmde, yoksa kronolojik bir şekilde mi ilerliyor öykü?
- Direniş sırasında, henüz duygular çok yoğun, talepler çok sıcakken, Ankara Nâzım Hikmet Kültür Merkezi olarak HERKESİN BİR ÖYKÜSÜ VAR Evlerinde küçük bebeklerini bırakan kadın işçilerin, kızı, babası ölenlerin, yaş gününü tek başına açlık grevinde geçirenlerin ve tabi bir sabah alaca karanlıkta hızlı giden bir arabanın altında kalıp hayatını kaybeden Hamdullah Uysal'ın; hepsinin öyküsü başka. Ama en büyük öyküyü, yurdun dört bir yamndan Ankara'ya akan, soğuğa, baskıya, gaza, copa rağmen burada kalan, inananı haykıran, vazgeçmeyen, direnen ve sonunda kazanan İzmirli, Batmanlı, Samsunlu, Diyarbakırlı, Trabzonlu, İstanbullu işçiler yazdı.
BİZ SENELERDİR SİZİ BEKLİYORUZ İşçi karar vermiş, Ankara'ya gelmiş, açlık grevine yatmış, çadırını kurmuş, direnmiş ve kazanmıştı. Biz de aslında hep bunu beklemiştik. Tek derdimiz, onları anlatan bir film yapmaktı. Bu yüzden de filmi ilk onlar izledi. bir başka film daha üretmiştik: 'Ölmek Var, Dönmek Yok!' İsmini Türkiye işçi sınıfı tarihine Tekel işçilerinin armağan ettiği o güzelim slogandan alan bu kısa film, dönemin bütün heyecanlarını da içinde barındırıyordu. Zaman geçti, Danıştay'ın 4C'nin kabulü için konulan süreyi iptal etmesiyle çadırlar söküldü, işçi arkadaşlarımız kentlerine, evlerine döndü. Süreç içinde tanıştığımız ve giderek yakın dostlarımız olan tüm Tekel işçileriyle ilişkilerimiz sürüyordu. Direnişin getirdiği o yoğun duygular giderek demlendi. Hem bizim için hem de onlar için. Uzun uzun konuştuk bu arada. Direnişin dönüm noktaları, gücü ve eksikleri üzerine sohbet ettik. Ve belgeselin akışı ancak böyle bir süreçten sonra belirlenmeye başladı. Filmin bel kemiğini iki işçi Yıldız Gök ve İmam Yargıcı'nın anlatımları oluşturuyor. Film, zaten asıl olarak röportajlardan oluşuyor. Röportajlara direniş sırasında çektiğimiz görüntüleri, televizyon kanallarında yayınlanan haber görüntülerini ve Tek Gıda-İş Sendikası'nm sağladığı ek görüntüleri ekledik.
Kaynak:Hürriyet Gazetesi Cumartesi Eki 27.11.2010
Haberimizi Paylaşmak için aşağıdaki butonları kullanabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder
Değerli ziyaretçilerimiz sitemizde yorumlarınızın yayınlanabilmesi için yapılan yorumların konu ne olursa olsun hakaret veya beddua içermemesi gerekmektedir. Bu tarz söylemler cevap hakkı doğurmakta sitemizi zan altında bırakmaktadır. Kesinlikle hakaret veya beddua içeren yorumlar yayınlanmıyacaktır. Yorum yayınlanma süresi 1 saat ile 1 gün arasında değişmektedir.